yeraltıedebiyatı

__________________________________________________________

yeraltıedebiyatı
beş para etmez hikayeler | hoşa gitmeyecek anılar | uyduruk şiirler |
her şeye rağmen | hayatta kalma mücadeleleri |
açılmayan yerler | verilmeyen haklar | görülmeyen şeyler |
köşebaşı kavgaları | bi sarımlık cigaralar | yalnızlık |
anlatamayış | arayamayış | bulamayış | ve daha niceleri
-uzaklaş, durma kaç!

__________________________________________________________

21 Nisan 2013 Pazar

benim nihil'im.



nihilizm.
hiççilik.
hiççilik; doğru kelime değil ama akla ilk geleni.

"beyaz bir sayfa çıkar ve kirlenmeye hazırdır. kağıdın ölümü neyin başlangıcı olabilir? kağıt ve kalem dost mudur yoksa sevgili mi? yoksa düşman mı? yoksa hepsi mi?"

bana kalırsa:
-nihilizm gülmektir, bütün gereksiz ciddiyet saçmalıklarına.
-alay etmektir, o yüzünü bir türlü göstermeyen hakikatle!
-umursamazlıktır, en engin denizlerden daha derin.
-tüm dünyaya sırt dönmek ve her şeyi boşvermektir!
"bu dünyada gerçekten umursanmaya değer bir şey var mı?"
-bütün bu milyon yılların birikiminin üzerinde tepinmek, bulduklarınız hiçbir boka yaramıyor demektir!
-bütün hakikat avcılarının yüzlerine bakıp kahkaha atarak; "hakikat yok aptal!" demektir.
benim nihil'im böyle.
ben böyleyim.
-ve bağırmak; "yıllar boyu uğraşıp durduğunuz bütün değerler, bilgiler, her şey, ancak bir hiç kadar değerli!"
benim nihil'im böyle.
ben böyleyim.
belki de değilim, bilmiyorum. bana ne?

sana korkunç bir soru sorayım mı? vereceğin cevabın bir önemi yok, elbette soracağım. hâlâ burada duracağına bence kaç git burdan! hâlâ tek parçayken hemen kaç ve kurtul! ardına bile bakma! çünkü sen bir korkaksın.

beynine dayanmış bir revolver kadar öldürücü olan sorumu soruyorum; aynaya baktığında korkacaksın.

"SEN KİMSİN?"

evet.
bu kadar.
bu kadar işte.
çok basit duruyor değil mi?
tetiğe dokunana kadar revolver de öyle masum duruyor kafanda. parıltısı gülümsüyor.
peki ya tetiğe basarsan?
artık dağılmış bir beyne sahip olmuş olursun. hatta ortada sen diye bir şey kalmaz, o zaman beynin aidiyeti hakkında bir şey söylemek yanlış olur.
eğer bu soruya bir isim ve soyisim ile cevap veriyorsan sana gülerim, aptal! sen basitçe bir isim ve soyisimden ibaretsin öyle mi? git burdan! "meraba ben yürüyen bulut'um. bu kadar. bana öyle dendi; oymuşum.."
bana sorarsan, ben bu sorudan kaçmaya uğraşıyorum. çabam; iyi dizayn edilmiş bir çember içinde koşup duran bir hamster ile yarışır ancak.
ben binlerce hiçkimseyim!
tutarlı olduğumu, saçma bir yanımın olmadığını hiçbir zaman iddia etmedim. hatta baştan aşağı saçmasapan olduğuma dair rivayetler çoğunluktadır. kendimi normal diye nitelendirip ardından kendimi tebrik etmiyorum. normalin kendisinden de pek hoşlanmam zaten. neye göre normal? hangi otorite karar veriyor buna?
ama şu var; sana neden dünyadaki en zeki insan olduğumu söyleyeyim.

neden dünyadaki en zeki insanım?
çünkü ben kendi aptallığımı tanıyorum ve seve seve kabul ediyorum. kendi aptallığını farketmen/kabullenmen seni yeterince akıllı yapar.

kalem beni buraya sürüklemişken şunları da söyleyeyim.

neden dünyadaki en iyi insanım?
çünkü ben kendi kötülüğümü tanıyorum. siz bilmezden gelmeye ve kaçmaya devam edin!

neden dünyadaki en samimi insanım?
çünkü ben kendi sahteliğimi biliyorum ve bu nefretimi körüklüyor.

neden dünyadaki en mükemmel insanım?
çünkü benim mükemmel olma gibi bir iddiam/uğraşım/kaygım yok! hiçkimse mükemmel değildir ve olamaz da.

hâlâ hata yapmaktan korkuyor musun?

artık insanların beni övmesi ya da bana hakaret etmesi arasında bir ayrım göremiyorum. hatta, bana hakaret edilmesini yeğlerim. lütfen bana aptal de!

iddiya girelim; beni yanlış anlayacaksın. çünkü ben yanlış anlatıyorum. çok gülünç bir yanım bu. gülmekten ironi kusacağım, tanrı'm!

bundan sonraki paragrafın kime/nereye ait olduğunu anımsamıyorum. bence bunun bir önemi de yok, sence var mı?

hadi gidip sigara içeyim. sen hâlâ buradaysan eğer -neden kaçıp gitmedin ki?- okuman bitince hemen sen de başla. ilerde geç başladığın için pişmanlık duymanı istemem.
"kendime zarar vermek neden hoşuma gidiyor acaba?"
ve son:
sigara milenyumun icadıdır.
heheh.

"nihilizm hiççilik değildir, tüm değerleri sorgulayan bir akıl jimnastiğidir. dünyaya gelerek, gereksiz bir ihtiyaç zincirinin esiri olduk, anlamsız bir düzenin parçası olduk. yapabileceğimiz en uçuk şeyin bile, hiçbir faydası yok. mutluluk, refah, konfor; koskoca evrenin sıradan bir lokasyonunda sıradan özellikli canlıların geçici bir süre mutlu olmasını sağlıyor, o kadar. hiçkimse iyi veya kötü değil, sadece küçük bir fırtınada birbirinin üstünde tepinen, ruhları çiğ yaratıklarız.
insanın tek faydası olabilir evrene, bu saçma ihtiyaç zincirinden kendini kopararak. yani varlığına son vererek. onu yapacak cesaretim ve meylim olsa, bu dizeleri bile yazmaya gerek görmezdim. kısacası, anlamsız bir didişme, gereksiz bir mücadele, yapabileceğimiz en iyi şey, sofistike bir şekilde bu hayattan keyif almak, küçük çapta fırtınalar estirerek, bazen kahramanı ve iyiyi oynayarak kendimizi ölüme kadar oyalamamızdır."

hâlâ burada mısın!?

12 Nisan 2013 Cuma

her gün

her gün benim olan bir şeyden biraz daha elimi çekiyorum.

her gün, biraz daha kayboluyorum.

eğer en başından beri takip ediyorsan bu eğilimi az çok farkediyorsundur.

her gün biraz daha kaybediyorum sevinçlerimi. sizin yaşamaya duyduğunuz o kutsal sevinci ben her gün kaybediyorum.

her gün bir duygumu daha öldürüyorum, (belki) zevkle.

artık tamamıyla dumandan oluşan bir insan oldum. karanlığın dumanı. umursamazlığın ve boşvermişliğin muhteşem sembolü, en içten yansıması.
her gün biraz daha susuyorum, her gün biraz daha huysuz biri mi oluyorum acaba? her gün biraz daha katlanılmaz biri mi oluyorum ben? her gün biraz daha mı gizliyorum kendimi, kendimi kendimden biraz daha mı saklıyorum!?
neden bu saçmasapan kaçış? kimden kaçıyorum? neden?
bilmiyorum. bu öylesine bir düşüş ki, yerçekimi olsun ya da olmasın farketmiyor. düşüyorsun. bir bilinmezlik çemberi içinde, bu kısır çember içinde dönüyorsun da dönüyorsun.
kendi zihni içinde kaybolmuş, kendi karanlığı içinde kendi kanepesine oturmuş sigara içen birini düşün. çünkü eğer koca bir karanlığın içindeyseniz, tek yapabildiğiniz boş boş oturmaktır!
her gün biraz daha tiksiniyorum dışarısından. dışarıdakilerden.
neden hiçkimse bir şey yapmıyor, bu aptal oyuna itinayla hizmet ediyorlar, neden?
ve işin daha da aptal yanı, bir şey yapmaya çalışanlara da tüm güçleriyle gülüyorlar. mankafalı olmak böyle bir şey işte.
her gün biraz daha derine dalıyorum, anlaşılmazlık kıyılarından anlamsızlık denizine doğru, oturduğum yerde hiçbir şey yapmadan saatlerce düşünüyorum.
her şeyi elimin tersiyle bir kenara fırlatmış biriyim ben. gerisi umrunda mı?